https://yaslibakimevi.net/
https://yaslibakimevi.net/
https://yaslibakimevi.net/

Aktif Ve Sağlıklı Yaşlanma

Bebeklik, ergenlik, yetişkinlik gibi gelişim evrelerinden biri olan yaşlılık dönemi, bireylerin psikolojik, biyolojik ve sosyal anlamda tüm yönlerini kapsayan bir dönemdir. Bu süreçte yaşlı bireylerde hareket kısıtlılığı, hastalık risklerinin artması ve kapasitelerinde yetersizlik gibi durumlar yaşanmakta sonucunda ise pasif, mutsuz ve sağlık sorunları olan yaşlılar ortaya çıkmaktadır.

Aktif ve sağlıklı yaşlanma kavramı da bu noktada devreye girmektedir. Bilim ve teknolojinin ilerlemesi ve bunun tıp alanına olumlu katkıları olması, yaşam refahının yükselmesi, kadının iş hayatına girmesiyle doğumların azalması gibi pek çok sebep toplumlardaki yaşlı nüfus oranının artmasını sağlamıştır. Yaşlı nüfus oranı artıp toplumlar yaşlandıkça aktif ve sağlıklı yaşlanma kavramından sıkça bahsedilmeye başlanmıştır. Bu bahislerdeki anahtar kelimeler ise bağımsızlık ve topluma katılımdır. Yaşlanan bireyin nasıl bağımsız kalacağı, günlük hayatını nasıl idame ettireceği, uzayan ömründe yaşam kalitesini nasıl koruyacağı ve nasıl aktif olacağı soruları gündeme gelmiştir.

Sağlıklı yaşlılık dönemi için en önemli etmenlerden biri geçiş sürecidir. Genellikle geçiş dönemini tetikleyen bir olay meydana gelir ve birey yeni çözümlere ihtiyaç duymaya başladığını, eskisinin artık işe yaramadığını fark eder. Yeniye alışabilme, reddetmeme aksine anlamaya ve uyum sağlamaya çalışma her anlamda sağlıklı bir yaşlılık süreci geçirileceğinin habercisidir. Aktiflikten kasıt ise sadece fiziksel aktivite değildir, bilişsel anlamda yeniliğe ve gelişime açık olma da aktif yaşlanmayı sağlar.

Aktif ve Sağlıklı Bir Yaşamı Etkileyen Faktörler

  1. Bireysel faktörler
  2. Biyolojik Süreç: Biyolojik bir süreç olan yaşlanma içerisinde genetik faktörler de bulunmaktadır ve bu genetik etmenlerin sağlıklı yaşlanmayı etkilediği bilinmektedir.
  3. Kişilik ve davranışsal etmenler: Aktif ve sağlıklı yaşlanmada en önemli belirleyicilerden biri de bireyin davranışsal tutumlarıdır. Düzenli egzersiz yapması, sigara ve alkol kullanımı, sağlıklı beslenmesi, düzenli doktor kontrolüne gitmesi ve böylece olası hastalıklara karşı erken teşhis imkânını elde etmesi onun hem aktif hem de sağlıklı bir ömür sürmesini sağlamaktadır.
  4. Çevresel Faktörler
  5. Fiziksel Çevre: Yaşlı bireyin yaşadığı çevre de onun yaşam kalitesi için önem arz etmektedir. Uygun konut koşullarında yaşaması, ısınması, temiz giyinmesi, bakımlı olması, sağlıklı ve dengeli beslenmesi, yaşadığı ortamın yaşlı dostu olması, egzersiz alanlarının bulunması, sosyal aktivite imkânlarının varlığı yaşlı bireyin aktif ve kaliteli bir süreç geçirmesini sağlayacaktır.
  6. Sosyal Çevre: Yaşlının sosyal çevresinden her anlamda destek görmesi, mahremiyetine saygı duyulması, herhangi bir istismara maruz kalmaması onun topluma ve hayata daha aktif olarak katılmasını sağlar.
  7. Sağlık Faktörleri : Yaş aldıkça fizyolojik gerilemeler, sağlıkta bozulmalar görülebilmektedir. Yaşanılan rahatsızlıklar kişiden kişiye farklılık gösterse de birçok yaşlıda bazı kronik hastalıkların yaygın olarak baş gösterdiği bilinir. Birey ister aile evinde isterse de yaşam merkezinde olsun ilaç takibine ve hastalıkların gerektirdiği perhizlere dikkat edilmesi gerekir. Ayrıca devletin sağlık güvenceleri ve bakım hizmetleri de tüm yaşlı bireyleri kapsayacak ölçüde olmalıdır.
  8. Ekonomik Belirleyiciler : Ekonomi, yaşlı bireyin hayatını idame ettirebilmesi ve aktif ve sağlıklı yaşlılık süreci geçirebilmesi için en gerekli faktörlerden biridir. Sosyal güvencesi ve emekli maaşı olmayan yaşlıların pek çok mağduriyet yaşadığı bilinmektedir.

Hayat Yaşam Merkezi, tüm misafirlerinin aktif ve sağlıklı yaşlılık dönemi yaşaması için tüm gerekli koşulları oluşturmuştur. Güler yüzlü personeli ve uzmanlardan oluşan sağlık ekibi ile sizlere kaliteli hizmet sağlamayı amaçlamaktadır.

Alzheimer Hastalığı

Unutkanlık hepimizin zaman zaman yaşadığı bir sorundur. Fakat unuttuklarımızı hatırlamamız uzun sürmez. Çoğu stresli iş ortamı, yorgunluk gibi faktörlerden kaynaklanır. Bunlar basit unutkanlıklardır. Günlük yaşamımızı etkileyen bir problem değildir.

Alzheimer, yaş ilerledikçe unutkanlıkla ortaya çıkan, hafıza, konuşma gibi durumlarda sorunlar yaşanan, günlük yaşamın gerektirdiklerini uygulayamama gibi problemlere yol açan bir hastalıktır.

Geri dönüşümü olmayan ve ilerleyen bir hastalık olan Alzheimer, halk arasında bunama olarak bilinir. Beynin fonksiyonlarında bozukluk vardır. Hastanın düşünmesinde sorun ortaya çıkar. Alzheimer, ciddi bir hastalıktır. Belirtiler görüldükten 7-8 yıl sonra ölüme yol açabilmektedir.

ALZHEİMER HASTALIĞI KİMLERDE, NE KADAR SIKLIKLA GÖRÜLÜR?

Alzheimer, sıklıkla 65 yaşın üzerindeki kişilerde görülür. Hem kadın hem de erkekte görülen bu hastalığın, kadınlarda biraz daha fazla görüldüğü saptanmıştır. Yapılan araştırmalar, 65 yaşın üstündeki, ortalama her 15 kişiden birinde bu hastalığın görüldüğünü ortaya koymuştur. 80-85 yaşın üzerindeki, her iki kişiden birinde Alzheimer görülmektedir.

Ayrıca bu hastalık sadece 65 yaşın üzerinde değil, kırk ve ellili yaşlarda da ortaya çıkmaktadır. Fakat diğer yaşlara göre sık karşılaşılan bir durum değildir.

Dünyada 20 milyondan fazla Alzheimer hastası vardır. Bu hastaların yaklaşık 300 bini ülkemizdedir. Bu hastaların sayısı, gün geçtikçe artmaktadır. Çünkü dünyada insan ömrü uzamakta ve yaşlı insan sayısı artmaktadır.

ALZHEİMER HASTALIĞININ NEDENLERİ VE HASTALIĞIN SEYRİ

Alzheimer hastalığının nedenleri arasında kalıtsal faktörler, beyinde protein birikimi, beyin hücrelerinin ölümü, sinirsel iletimin bozulması, çeşitli zehirli maddeler yer almaktadır. Ayrıca yaş ilerledikçe, alzheimerın görülme ihtimali artar. Fakat hastalığın kesin nedeni henüz bilinmiyor.

Hastaların sadece yüzde 10’unda ailede Alzheimer varlığı tespit edilmiştir. Bu yüzden, bu hastalık sadece tek bir kalıtsal faktöre bağlı değildir.

Alzheimer, yavaş ilerleyen ve sinsi bir hastalıktır. Beyindeki sinir hücreleri yok olmaya başlamıştır. Önceleri kısa süreli unutkanlıklar şeklinde ortaya çıkar. Örneğin, hasta bir gün önce ne yaptığını, ne yediğini hatırlayamaz. Hastalık ilerledikçe, kişinin günlük işleri aksamaya başlar. Sorduğu bir şeyi tekrar sorar, yakınlarını tanıyamaz hale gelir. Bu durumda kişinin psikolojisi bozulur. Psikolojisi bozulan hasta, içine kapanık bir hale gelir. Konuşma, yürüme, tuvalete gitme gibi ihtiyaçlarını karşılayamaz ve yatağa mahkûm bir yaşam sürmeye başlar. Yani hem fiziksel hem zihinsel problemler vardır.

İlerlemiş Alzheimer hastalığı, hastaların ailesi için de bir yüktür. Hastanın bütün bakımı aile tarafından yapılmak zorundadır.

ALZHEİMER HASTALIĞININ BELİRTİLERİ

Alzheimer hastalığının, temel olarak 10 tane belirtisi olduğu kabul edilmektedir. Bu belirtilerden bir ya da birkaçının bulunması Alzheimer belirtisi olabilir.

  •        Günlük yaşamı etkileyecek kadar unutkan olma (kişilerin adlarını, olayları hatırlayamama),
  •        Gündelik işleri yapamama (yemek yapmak gibi),
  •        Kelimeleri bulurken zorlanmak,
  •        Tarihleri ve bilinen yolları hatırlayamama,
  •        Çok basit konularda bile karar vermede güçlük çekme,
  •        Hesap yapamama, pratik düşünmede zorluk çekme,
  •        Eşyaların yerlerini karıştırmak (koyarken başka yere koymak),
  •        Davranışlarda ve ruh halinde değişiklik,
  •        Karakter özelliklerinin değişmesi, insanları suçlama,
  •        Sorumluluk sahibi olmaktan kaçmak alzheimerın belirtileridir.

ALZHEİMER HASTASI VE YAKINLARININ BİLMESİ GEREKENLER

  • Öncelikle hastanın kendisine, cesaret ve güven duygusunu aşılamak gerekir. Hastaya her zaman yardım edilmeli ve bu yardımın hastaya kabul ettirilmesi gerekir.
  • Hastanın hislerini paylaşmak gerekir. Gerekirse hasta, doktora nasıl bir durumda olduğunu anlatmalı ve bu yönde de tedavi uygulanmalıdır.
  • Yapılacak işler için bir kağıda notlar alınmalıdır. Aynı şey, eşyaların yerini bulmak için de yapılmalıdır.
  • Alzheimer hastalarının araba sürmesi tehlikelidir. Bu yüzden bir kişinin, hastaya eşlik etmesi (şoför olarak) gerekir.
  • Hastanın sağlığına ve beslenmesine dikkat edilmelidir.
  • Hasta hobilerini kısıtlamamalıdır. Önceden yaptıklarını, yapmaya devam etmelidir. Fakat artık çalışmayı bırakması gerekir.
  • Hastalık ilerlemeden, hastanın ilerideki bakım durumu görüşülmelidir.
  • Alzheimer, sadece kişinin kendisine değil, ailesine de maddi ve manevi yük getirdiğinden, bu hastalıkla yaşamaya alışmak ve baş edebilmek için destek almak gerekir.

Demans (Bunama) Nedir?

Demans, kısaca beyni etkileyen bozuklukların neden olduğu bir grup etkinin bütünsel adıdır ama belirli bir hastalık değildir. Demansı olan insanlar giyinmek ya da yemek yemek gibi normal faaliyetlerde bulunmakta zorlanabilir. Sorunları çözme veya duygularını kontrol etme yeteneklerini kaybedebilirler. Kişilikleri değişebilir, aniden sinirlenebilirler veya orada bulunmayan şeyleri görebilirler. Hafıza kaybı, bunamanın ortak bir semptomudur. Bununla birlikte, tek başına hafıza kaybı Demansınız olduğu anlamına gelmez. Demans hastaları, hafıza ve dil gibi iki veya daha fazla beyin fonksiyonuyla ciddi sorunlar yaşar. Demans çok yaşlı insanlarda yaygın olmakla birlikte, yaşlanmanın doğal bir sonucu değildir. Bununla beraber Demansın görülme sıklığı 50 yaşından sonra artar ve Demans hastalığı ağır ilerleyen bir sürece sahiptir.

DEMANS VE ALZHEİMER ARASINDAKİ İLİŞKİ

Demans ve Alzheimer beraber kullanılsa da arasında anlam eşitliği gibi bir durum yoktur. Demansın en sık görülen nedeni, tüm Demans hastaların en az yarısının muzdarip olduğu Alzheimer hastalığıdır. Her Alzheimer Demansken, her Demans Alzheirmer değildir. Alzheimerın yanında Demansa neden olabilecek farklı seyirde ilerleyen 200 hastalık sayılabilir.

DEMANS YAŞLILIĞIN BİR SONUCU DEĞİLDİR!

Bunama, bellek ve dil yetileri, soyut düşünme, yargılama gibi zihinsel işlevlerde görülen edinilmiş, süreğen bir yetersizlik durumudur. İnsan ömrü uzadıkça bunama (Demans) sıklığı artmaktadır. 60 yaş üstünde en önde gelen yeti yitimi nedenidir. 65 yaşında risk %5 iken, her 5 yılda risk ikiye katlanmaktadır, 85 yaş üzerinde %40-50’ye ulaşmaktadır. Yaşlı insanların sık sık unutkanlıktan şikayetçi olduğu bilinen bir gerçek.

Bu durum yaşlı yakınları tarafından çoğunlukla yaşlanmanın doğal bir sonucu olarak değerlendirilse de yaşlılarda unutkanlığın birçok tıbbi sebebi olabilir. Demansın yaşlılığın doğal sonucu olarak görülmesi yanlış bir değerlendirmedir. Demans; ailede Demans ve kronik psikiyatrik hastalıklar olanlar, kronik depresyonu olanlar, beyin damar hastalığı risk faktörleri olanlar, kronik kafa travması geçirenler ve özellikle 80 yaşın üzerinde olanlarda görülebilen bir hastalıktır.

Unutkanlığın direk Demans belirtisi olarak görülmesi yanlıştır, bu bilişsel kayıp başka birçok hastalığın nedeni olabilir. Ayrıca hipotiroidizm gibi tiroid fonksiyon bozuklukları, kansızlık, vitamin B12 ve folik asit eksiklikleri gibi durumlar da unutkanlığın başlıca nedenleri arasında sayılabilir. Bu nedenle hastanın ve yakınlarının büyük desteği araştırma ve teşhis noktasında büyük önem arz eder.

Demans hastalarının bunlara dikkat etmesi gerekir!

Aşırı alkol ve sigara kullanılması, yüksek kolesterol düzeyine sahip olunması, yüksek kan basıncı gibi etkenler Demans hastalığında rol oynayabilir. Demans riskine karşı alınacak önlemler arasında sigara ve alkol tüketiminden kaçınmak, yağlı gıdalardan uzak durmak, bol sebze ve meyve tüketmek, egzersiz yapmayı ihmal etmemek, kan basıncını dengede tutmak, zihni çalıştıracak aktivitelerde bulunmak gibi maddeler yer alır.

YAŞLILIK DEPRESYONU DEMANS DEĞİLDİR!

Çocukluk, ergenlik, gençlik gibi birçok evre insan hayatının döngüsünün getirisi olan problem ve depresyonlarla beraber gelir. Çok az bilinen ve huysuzluğa yorulan yaşlılık depresyonu ise, insan hayatının son demlerini kalitesiz yaşama mahkûm eden önemli bir problemdir. Yaşlıların çoğunluğu depresyon belirtilerini inkâr ederken; bu belirtiler baş ağrısı, mide bulantısı, midede yanma, şişkinlik, yaygın vücut ağrısı gibi temelde ruhsal kaynaklı bedensel semptomlar şeklinde görülür.

Yaşlılık bunalımı yaşayan kişinin konsantrasyonu azalmış, ilgi ve isteği kaybolmuş, yorgun, kaygılı ya da huzursuzdur. Yaşlılarda ağır unutkanlık görülebilir, yaşlı depresif hasta bunama benzeri belirtiler ile karşımıza çıkabilir. Unutkanlığı olan yaşlı depresif hastanın klinik durumu Demans ile karıştırılabilir. Yalancı bunama denilen bu rahatsızlık, Demans değildir ve uygun tedavi programı ile etkileri giderilebilir.

DEMANS BELİRTİLERİ NASIL ORTAYA ÇIKAR?

Zihinsel ve fiziksel yeterlilik şeklinde ortaya çıkan Demans hastalığının tipik belirtileri bulunur. Demans hastalığının ilerleyen dönemlerinde giyinip soyunma, yemek yeme gibi günlük aktiviteler kişi için zorluk haline gelebilir. Bunun yanında ani huy değişimleri, agresiflik, huzursuzluk, inatçılık ve şüphe gibi davranışsal ve psikotik belirtiler de görülebilir. Alzheimer hastalarında görüldüğü gibi Demansın ilerleyen devrelerinde hasta, yakınlarını tanımakta, konuşma ve ağız yoluyla beslenmede sorun yaşayabilir. Tüm bunların yanında Demansın tipik belirtileri vardır.

Demans belirtileri şu şekilde ortaya çıkar;

• Doğru sözcükleri bulmakta zorluk çekme

• Apati: Kayıtsızlık, moralsizlik ve güvensizlik

• Karışıklık, kişilerin yüzlerini ve isimlerini hatırlamakta zorlanma

• Hikâyeleri ve olayları takip etme zorluğu

• Hafif kısa vadeli bellek değişiklikleri

• Ruh halindeki ani değişiklikler

• Normal günlük işleri tamamlama da zorluk çekme

• Başarısız bir yön duygusu, sık sık yolunu kaybetme

• Tekrarlayan davranışlar, aynı soruları tekrar sorma veya aynı şeyi tekrar anlatma

• Değişime uyumsuzluk, bir şeyi neden yaptığını unutma ve panik olma hali

Yaşlılıkta Depresyon Nedir?

İnsanlar üzülebilir ya da sevinebilir.  Duygularımız yaşamın doğal bir  parçasıdır. Ancak, hüzün, üzüntü, karamsarlık ve hayattan keyif almada azalma ve  sıkıntı hali devamlılık gösterir, günlük yaşamı kötü  etkilemeye başlarsa bu bir “Depresyon  Hastalığı” olabilir. Depresyon Hastalığı gençler gibi yaşlılarda da olabilir. Yaşlılar da gençler gibi neşeli, konuşkan, keyifli olmalıdırlar.

Yaşlanınca, içine çekilmek, üzülüp ağlamak, çabuk duygulanmak ve alınganlaşmak, insanlardan uzaklaşıp, az konuşur hale gelmek, uykusuz geceler geçirmek, sıkıntılı olmak, unutkanlaşmak yaşlanmanın doğal bir sonucu değildir. Bu durum “depresyon hastalığı” ile ilgili olabilir.  Bu hastalığın da tedavisi  tıpkı yüksek tansiyon,  ya da zatürree gibi mümkündür.

Depresyon geçici bir ruh hali değil bir hastalıktır.

Bir olay karşısında duyulan keder ya da günlük üzüntülü ruh hali depresyon hastalığı değildir. Üzüntülü  ya da kederli bir insan günlük yaşantısına devam edebilir. Depresyon hastası ise normal yaşantısına dönmesini engelleyen belirtilerle boğuşmak zorunda kalır.  Ailelerin yaşlılarındaki depresyonu tanımaları  zor olabilir. Yaşlı kişilerde ne tür duygular yaşadıklarını anlatmaya çekinebilirler. Diğerlerini kırmaktan korktukları için konuşmaz ve  akıl hastası damgası yemekten veya hastalıklarının bir karakter zayıflığı olarak görülmesinden çekindikleri içinde psikiyatriste başvurmazlar.

Aileler dikkatli olmalıdır.

Aile fertlerinin yaşlılarını gözlemesi, ondaki davranış ve huy değişikliklerine dikkat etmesi ve yaşlı kişiyi dinleme zaman ayırması gerekir. Yaşlı aile bireyinin hayata katılımı, uykusu, iştahı, ağlama sıklığı, sıkıntısının olup olması ipuçları verebilir. Yaşlı kişideki duygusal zorlanma belirtileri süreklilik gösteriyorsa dinlenmekle, tatile gitmekle, konuşmak veya öğüt vermekle azalmazlar

Depresyon hastalığı, bu konuda eğitimli uzmanlarca tanımlanıp tedavi edilmesi gereken tıbbi bir durumdur. Tedavi edilmeyen depresyon aylar, hatta yıllar boyu sürebilir.

Depresyon belirtilerini bilmek gerek..

  1. Devamlı üzüntülü kederli ve moralsiz olma hali (iki hafta veya daha uzun süreli)
  2. Hevessizlik ve aşırı isteksizlik
  3. Eskiden zevk aldığı işlevlerin artık zevk vermemesi
  4. Düşüncelerde yavaşlama ve  karasızlıkların artması
  5. Parasal ve sağlık sorunlarında yersiz aşırı endişeler
  6. Sık ağlamalar ve aşırı duygulanmalar
  7. Kendini ümitsiz ve çaresiz hissetmeler
  8. Gelecekten beklentisinin kaybolması
  9. Kilo değişiklikleri( verme ya da aşırı alma)
  10. Yerinde duramama ve huzursuzluk
  11. Uyku bozukluğu ( azalması yada aşırı yatma)
  12. Tıbbi tedavilerine uymama ve ölme isteği
  13. Doktorların bir neden bulamadığı çeşitli fiziksel yakınmalar. ( ağrılar, uyuşmalar, gaz ve geğirti, halsizlik.)

Depresyonun en önemli sonucu kişinin kendini normal sosyal aktivitelerden ve yaşamdan çekmesidir. Depresyonlu kişi bu  “kendimi iyi hissetmiyorum” veya ” halim yok” gibi bahaneler getirirler. Aynı nedenlerle, dış görünüşlerini ihmal etmeye, yıkanma beslenme, veya gerekli ilaç kullanımını ihmal etmeğe başlar. Depresyonun da tıpkı diğer hastalıklar gibi değişik tipleri ve dereceleri vardır. Herhangi bir üzüntüsü yok gibi görünen  yaşlılarda, uyku bozukluğu, kilo kaybı ya da sebepsiz fiziksel yakınmalar gibi belirtiler gösterebilir. Bu kişide klinik depresyon hastalığı  başlamışta olabilir veya aynı bulgular başka bir  önemli hastalığın belirtileri olabilir. Bu konuda doğru tanıyı sadece ve sadece bir doktor koyabilir.

Herkesin başına gelebilir..

Bazen depresyon hastalığı  hiçbir belirgin neden olmadan ortaya çıkabilir. Diğer bir deyişle, depresyonun ortaya çıkması için kişinin yaşamında “ille de acı” olması gerekmez. Bunun nedeni, hastalığın çoğunlukla beyindeki biyolojik değişiklikler sonucu, beyinde bazı maddelerin eksilmesi ile oluşmasındandır. Depresyon hastalığı bir delilik, kişilik zafiyeti değildir. Yaşlıların eğitimi, mali durumu, köyde ya da kentte yaşaması da etkili değildir.

Yaşlılarda depresyonun daha anlaşılır biyolojik nedenleri vardır. Beyin ve vücut yaşlandıkça bazı doğal biyo-kimyasal değişimler de oluşmaya başlar. Beyin hücrelerinde ölme, küçük beyin damarlarının iş görememesi, beyindeki bazı maddelerin kalıcı olarak düzenini bozabilir. Bu durum psikiyatrik hastalığı ortaya çıkarır. Araya giren inme, şeker, yüksek tansiyon, kanser, kalp yetmezliği, solunum hastalıkları gibi durumlar, kişinin genç yıllarındaki psikiyatrik durumu, aileden gelen genetik yapısı veya yaşlanma sonucundaki değişiklikler ileri yaştakileri kişileri depresyon hastalığına girme olasılığını artırır.

Yine de hayattaki değişiklikler depresyon hastalığını etkileyebilir..

Depresyonun gelişmesinde birçok dış faktörün katkısı da olabilir. Bir yakının ölümü, eşin ölümü emeklilik, alıştığı yerden taşınma maddi zorluk, fiziksel yaşam şartlarının zorluğu gibi durumlarda  depresyonun tetikleyicisi olarak tanımlarlar. Ölümden sonra normal bir yas veya üzüntü gittikçe uzayan, yoğun bir üzüntüye  yol açan ve tıbbi bir müdahale gerektiren duruma dönüşebilir. Bir hayat arkadaşının ya da eşinin ölümü genelde ileri yaşlarda görülen bir olaydır. Böylesine bir kaybın ardından yas tutmak normaldir. Ancak bu üzüntü uzadıkça uzar, ya da aşağıdaki belirtilerden birini de kapsarsa depresyona dönüşebilir:

  1. Yakının ölümünden doğan suçluluk duygusu
  2. Kişinin kendi ölümünü düşünmesi
  3. Kendini değersiz hissetmesi
  4. Her zamanki düzeyinde iş görememesi
  5. Uyku bozukluğu
  6. Kilo kaybı

Yaşlının duyu organlarının iyi çalışmaması; sağırlık ve körlük gibi..,

Ani veya uzun süren stresler veya fiziksel çevresindeki zorluklar  depresyonun  oluşumuna katkısı olabilir; Çok merdivenli binada oturan romatizmalı bir kişi, Ailesini yeterince göremeyen ve yalnız yaşayan kişi, alıştığı ve rahat ettiği ortamdan uzaklaşmak zorunda olan kişi gibi.

Huzurevi

Ne aramak istiyorsunuz?
TIKLA ARA